21 Mart 2015 Cumartesi



Bahar Hoş mu Geldi?

Çok soğuk bir kışın ardından özlediğimiz bahar yavaş yavaş yüzünü göstermeye dursun, ülkemizde sular bir türlü durulmuyor. Genel seçimler, atama bekleyenler, Kürt-Türk çekişmeleri ve beyin uyuşturan televizyon programları.
Gerçekten çok keskin bir virajdayız. Ya ülkece savrulup gideceğiz ya da yolumuza devam edeceğiz. Ülkemizin zaten dandik olan siyaseti iyice kokuşmuş durumda. Ülkemizin kaderi maalesef parayı bastırıp milletvekili olan insanların elinde. Çıkan yasalar hiçbir bilim insanına danışılmadan sadece ve sadece oy almak uğruna çıkarılıyor. Hal böyle olunca halk mutsuz. Kimi atanamadığından şikâyetçi, kimi maaşından, kimi akaryakıt fiyatlarından, kimiyse ülkenin bölünmesiyle alakalı tedirginlikler yaşıyor. Kadına şiddet meselesine değinmeyeceğim bile, zira bugün gelişmiş tabir ettiğimiz ülkeler bile bu sorunu tam anlamıyla çözebilmiş değil. O yüzden kadınlarımıza Allah kolaylık versin demekten başka bir şey gelmiyor elimden.


Türkiye’den İnsan Manzaraları

Çok uluslu toplum olmak zor iş. Hemen üstümüzde bulunan Rusya bunu çok iyi beceriyor. Toplumda öyle bir bilinç oluşmuş ki bugün bir Başkirt Rus Milli Marşı’nı göğsünü gererek okuyor. Özerk bölge olmasına rağmen asla Rusça dışında bir dil konuşmuyorlar ve böyle bir şey talep etmiyorlar. Bizde durum çok farklı. Ne yapmak istediğini bilmeyen Kürt toplumuyla beraber yaşıyoruz ve bitmek bilmeyen sıkıntılar içerisindeyiz. Bunun büyük sorumlusu ise Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgesi için özel eğitim planı hazırlamayan büyüklerimiz.
Yıllarca başörtüsü yasağı vardı bu ülkede! Şimdi ne oldu? İnanın bu kadar üzerine gidilmesiydi şu an devlet kurumlarında bu kadar başörtülü insan olmayacaktı. Peki, şimdi var bundan dolayı ne oldu? Şimdi modern giyinen bayanlar sıkıntı yaşıyor. Peki, bu konu bu kadar kaşınmasaydı bu hale gelecek miydi? İşte aynı sorun Kürtçe ’de mevcut. Bırakın bu insanlara en azından 2. Sınıfa kadar anadillerinde eğitim verilsin. Çünkü gerçekten böyle olmuyor. Nice doktor, mühendis ya da öğretmen ya da tekniker ne bileyim işte bir baltaya sap olabilecek insan silinip gidiyor bu coğrafyada. Kürtçe baştan eklemeli bir dil yani bizim Türkçe’nin tam tersi. Hani sahillerde şaşırıyorsunuz ya Allah’ın Kürt’ü nasıl İngilizce konuşuyor diye. O İngilizce ’de baştan eklemeli olduğundan olmasın? Sen doğduğundan beri Türkçe tek kelime duymamış bir çocuğu tek kelime Kürtçe bilmeyen öğretmenin karşısına koyarsan ne olur? Ben söyleyeyim; Öğretmen fitil olur, öğretmen gıcık olur, öğretmen kanser olur. Hafifçe kulak çekmekten, ciddi darp yapan bir manyağa dönüşür. Çocuğun annesini babasını kendine düşman eder. Ondan sonra dağdan inen eli silahlı iki şerefsiz senin çocuğun bizim çocuğumuz der öğretmeni öldürür ve onların kahramanı olur. Sonra da o çocuğun gideceği yol, yol olmaz.
Bir Afrikalı çocuk düşünün. Kabilesinin yanına bir okul açtınız ve bu okulda ona Türkçe eğitim vermeye başladınız. İlkokulu tamamlama süreniz 4 yıl. Sonra ortaokul eğitimi vereceksiniz 4 yılda o. Bitmedi 4 yılda lise var. Hepsini bir kenara koyalım dilini bilmediğiniz bu çocuğa okuma yazma öğretmek için ne kadar zaman harcarsınız?
Bir arkadaşımın Güneydoğu’da başına gelen bir olayı örnek vereyim.
Arkadaş: Bugün okula gidiyorsak bu ne demektir?
Öğrenci: Bugün okul var.
Arkadaş: Aferin. Peki gitmiyorsak.
Öğrenci: Bugün okul var değil!
Evet, aynen böyle ve bu sadece çok küçük bir örnek. Çocuk Kürtçe düşünüp, Türkçe cümle kuruyor. Ama ne Kürtçe’yi tam biliyor (Eğitimini almamış nasıl bilsin) ne de Türkçe’yi. 





Madalyonun Arkası

Şimdi gelelim mevzunun diğer kısmına. Tamam, işin bu kısmı böyle ama ya batıda özellikle büyük şehirlerde doğup büyüyenler. Hatta kolej ve özel üniversitelerde öğrenim gören Kürtler? İşte bize asıl kötülük yapan kesim tam olarak bunlar. Cahil kesimin aymazlığıyla düştüğü yanılgıları, yaptığı hataları savunanlar. Bağımsız Kürdistan hayaline kendini kaptıranlar…(Ülke bütünlüğünü savunan, bu ülkeye canını dişine takarak hizmet edenleri tenzih ederim)
El mantık…
Diyelim ki Kürdistan kuruldu. Bugüne kadar Antalya’ya otel, İstanbul’a kule ve diğer şehirlere kebapçı açmaktan bu bölgeye tek çivi çakmadınız! Kapitalizmin doruklarında servetinize servet kattınız. Bunca yatırımı nasıl bırakacaksınız? Hadi diyelim ki vatan aşkı ağır gelir. Peki, tek çivi çakmadığınız bu coğrafyada nasıl kalkınacaksınız? Fabrikayı Uşak’ta açmıştınız! İzmir’de zeytinyağı fabrikası açtınız ama kendi köyünüze bir dal zeytin dikmediniz! Yıllardır savunduğunuz o bölgede yaşayan insanlar topraklarını ekmedi! Onu bunu bırak bu halka Kürdistan hayalini öğrettiniz ama vergi vermenin kutsallığını öğretmediniz! Nasıl toplayacaksın vergiyi? Nasıl toplayacaksın elektrik su parasını? Kim finanse edecek sizi? Bir dakika dur aklıma geldi tamam hepsi kolay Amerikaaaaaaa. Tabi ki coniler sınır güvenliğinizden iç güvenliğinize kadar her şeyi halledecekler. Tank, top, uçak, silah istemediğiniz kadar yığacaklar. Hatta güzel binalar dikerek şehirlerinizi daha modern hale getirecekler. Eskişehir bile kıskanabilir o derece. Peki neden? Sırf Karakaşınıza, kara gözünüze mi? Kara madeninize olabilir! Sözde Kürdistan haritasında bahsedilen coğrafya bakir bir petrol yatağı. Amerika da sizin teknolojiye ulaşmak için can simidiniz. İşte tüm bu çabalarınız Amerika’ya köle olmaktan öteye gidecek bir şey değil. Lütfen sorun sorgulayın yazdıklarımı. Biraz kafa yorun üzerine.  Mücadeleniz anadilde eğitim üzerine olmalı, ki bunca yıldır bunun için mücadele verseydiniz bugün çok farklı olacaktı her şey. Bu ülke doğusuyla batısıyla hepimizin. OY’una gelmeyin!

Hepimiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız. Tek bir vatandaşımız için gerekirse ülkece savaşırız. Ama sınırımız ötesinde ülkemiz vatandaşı olmayan gruplar arasında bazı olaylar oluyor. Rusya’da öldürülen Çerkez’lere bir şey yapılamadı zamanında, Hocalı’da öldürülen Türkler’e de. Maalesef bugünde Kürt’ler öldürülüyor. Bazen öldürülen bir Türkmen, bazen Kürt sonuçta insan. Bu olaylar için elimizden gelebilenler ve gelemeyenler var. Lütfen oraya faydalı olacak olan elinizden gelen her şeyi yapın! Ama mahallenizde ki bakkalın camını kırmanın o insanlara gram faydası yok unutmayın!
Sonunu bağlayalım. İlk yazıdan çok büyük topa çıktım farkındayım. En azından anlamaya çalışan insanlar hak vereceklerdir diye düşünüyorum.













Bir Doktorun Ağlama Duvarı
Kaliforniya'da 19 yaşındaki hastasını kaybeden doktorun bu görüntüsü hepimizin içini burktu. Umalım da bu fotoğraf bazı insanların ders almasına yardımcı olsun. Allah muhafaza bu olay Türkiye'de yaşanmış olsaydı; doktorun, hastanın yakınları tarafından darp edilme ya da en iyi ihtimalle sözlü taciz edilme ihtimali % 50'nin üzerindeydi. Yani acısını yaşayacak imkanı bulabilmesi neredeyse imkansız. Sonra karşımızda robotlaşmış olarak görüyoruz onları. Yetersiz ve bozuk sağlık sistemine ise tek kelime etmiyoruz ve onlar herşeye rağmen görevlerini yapmaya çalışıyorlar. Lütfen bırakın da yapsınlar...